Doğum hikayesi : Busecik
Ne düşünüyorum biliyor musunuz ne kadar tek taraflı bir doğum hikayesi olacak bu. Keşke bebeklerde büyüyünce anlatabilseler doğum hikayelerini ben sadece yaşadığımı yazacağım ama bir kişi yaşamadım ki bu doğumu. Tek taraflı bakmayı hiç sevmemişimdir ama ne yapalım şimdilik bu kadarıyla yetineceğiz gerçi Buse’nin doğumuyla ilgili bir paylaşımı olmuştu 4 yaşında . Bir gün “Anne keşke yine karnına girsem dedi” sonra “ ama yok yok çok sıcaktı döndüm dolaştım yürüdüm çıktım “ dedi. Benim gibi bebişlerin doğduktan sonra değil anne karnında bir birey olduğuna inanan annnelerdenseniz bu cümlelerin ne kadar vurucu olduğunu tahmin edebilirsiniz.
Aslında Buse’nin doğumunu yazmak sanırım beni zorlayacağı için hep erteledim bu işi çünkü hala bazı çözülmemiş düğümler var hele de benim gibi anne olduktan sonra fotoğraf serüveniniz doğuma yönelmişse…
Soğuk bir kış günüydü o zamanlar kurumsal hayattaydım çok çok çalışıyordum. Henüz doğumu beklemiyorduk 37. haftadaydık doktorum sevgili Bülent Faka( bu arada 1 numaradır) 2 gün daha içinde tut başka bir şey istemiyorum senden dedi ve artık çalışma. Ben çalıştım ve ancak 2 gün içimde tutabildim Buseyi 🙂
24 Ocak 2008 Perşembe saat:18:30
Yer: Esentepe Maya Center
Çalışıyorum pazartesi günü yönetim kuruluna bir sunum yapacağım onu hazırlıyorum saat 18:30 civarı laptopum bozuldu “aaa çıkıyorum artık ben” dedim Murat aradı Etiler’e bir restauranta gel dedi atladım gittim masaya oturdum mezeler rakı ( tabiki içmiyorum tüm hamileliğim boyunca içmedim içemedim)sofra kuruldu. Bu arada bir gece önce ufak ufak su geliyor ama ben amannn bir şey yoktur diye kimseye söylememişim. Restaurantda tuvalate gidip suyum gelmesiyle yüzüm allak bullak dışarı çıktım söylesem mi söylemesem mi Bülent Bey i arasam mı aramasam mı hala öteliyorum. Murat yüzümden hemen anladı tabi “noldu “ dedi ve hemen Bülent bey i aradık o da hemen hastaneye gitmemizi hiç birşey yememem içmemem gerektiğini söyledi. Hastanem Gayrettepe Florence Nightingale di. Etiler den Gayrettepe FN 1 saatte gelmişiz Murat öyle der ben hatırlamıyorum. Murat’ın en büyük korkusu beni doğum için hastaneye yetiştirmek olduğu için zamanlamayı net hatırlıyor. Mekan lokasyon ve isimlerin İstanbul da yaşayanlar daha rahat canlandırırlar diye yazıyorum. Ve hastaneye gittiğimiz anda doğumun başladığını açıklığın 2 cm olduğunu söylediler. Hemen yatışımız yapıldı. Hastane çantam hazırdı ama evdeydi Murat eve gitti bir ara aldı geldi ama fotoğraf makinesini unutmuştu.
Saat 19:30 civarı Gayrettepe Florence Nightingale’e gelmiştik
doktorum Bülent Faka hemen geldi doğuma kadar hastanede kaldı. Normal olan once nişanın gelmesi sancıların başlamasıdır. Ama su once geldiği için 12 saat içinde doğmazsa sezeryana dönme ihtimalinin olduğunu söyledi Bülent Bey. Ve başladı sancılar gece 1:00 gibi artık dayanamayacak durumdaydım epidural almaya başladım. Epiduralimi Savaş bey yaptı hala gördüğümde “ortadoğu ve balkanların en iyi anestesizti nasılsınız” derim 🙂
Doğumla ilgili tüm detaylara açıkçası başıma gelmeden çok çok kafa yormamıştım sadece normal doğurmak isterim eğer herşey yolunda giderse demiştim.
Epidural benim için bir kurtarıcıydı dinlenmemi sağladı. Gece sanırım1:00- 3:30 arası epidural sayesinde uyudum dinlendim sonra da 4:00 gibi artık epiduralin etkisi azalırken aktif doğum başladı. Doktorum Bülent Bey’in en takdir ettiğim özelliği de epidural, ne zaman verip ne zaman keseceğini çok çok iyi bilmesidir. Yoksa fazla epidural ile aktif doğumda pasif kalabilirsiniz.
Ve aktif doğum 4:00 civarı
Bülent bey saat 4:00 civarı geldiğinde tamam dedi açıklık 10 cm doğumhaneye gidebiliriz. Saat kavramı kalmıyor her şey bir rüya gibi akıyor bu arada saatleri yazmışım ama buradaki saatler ile yaşadığım zaman kavramı tamamen farklı.
Doğumhane düşündüğümden farklıydı( şimdiki gibi doğumhane tecrübem yok o zaman tabi) çok az kişi vardı Bülent Bey, bebek hemşiresi, hasta bakıcı . Bence doğum çok çok tek kişilik bir olay. Doktor koca anne hiç kimse derman olamaz ,yanında olabilirler sadece o kadar …
Ve sonradan birçok doğumda gördüğüm o “tamam bitti buraya kadarmış doğuramıyorum işte” hissi. Aktif doğum ciddi güç istiyor o yüzden bence doğum yaptıktan sonra hormonlarında etkisiyle dünyayı da fethederim hissiyatı oluşuyor.
İttim itemedim tamam yok buraya kadarmış dedim bağırdım sustum şekilden şekle girdim o doğumhane de … çok çok gerçek bir şey doğum, çok canlı, hayatın ta kendisi …
Şimdi var mıdır bilmem her salı 21:00 de discovery channel da “natural birth stories” diye bir belgesel vardı hep izledim Amerikadaki ev doğumlarını…iyi yapmışım diyorum şimdi geriye dönüp baktığımda.
4:30 da doğdu Busecik
Ve doğum anı bir anda üstünüzden 1000 ton yükün kalktığı bir daha asla eski siz olmayacağınız artık dışarıda atan 2. Bir kalbinizin olduğunu hissettiğiniz ilk an. Çok pembe kara kafalı pek çirkin bir şeydi Buse bir gözü açık bir gözü kapalı ama karakterini anında okuduğum o ilk bakış ilk buluşma…
Evet nefesim kesildi yazarken… Böyledi bizim doğum hikayemiz. belki biraz eksik biraz fazla ama çokça biz…
Doğum fotoğrafları Can Öge
- | Ocak 20, 2012
- | Özlem Turan
- | BLOG, Doğum fotoğrafları, Genel
- 9
“Yok olmadı yazamadım Can Öge’nin doğumunu” dedim sonra fotoğraflara tekrar bir bakmak istedim ve yanağından süzülen bir damla yaş eşliğinde yazıyorum şu an bu satırları… Doğum fotoğrafçılığı gerçekten işim mi yoksa tanışmam gereken insanları bulmam için bir araç mı sorunsunu sorduğum doğumlardan biri Can Öge’nin doğumu… Abla, arkadaş, sırdaş herşey olduğumu hissettiğim büyük yürekli bir küçük adamın karşımda babalığa terfi ettiği bir doğum.
Bu kadar içten saf iyi insanların ailelerin olduğunu tekrar keşfetmenin güzelliği kaldı yüreğimde… Evet artık eminim o aileler beni seçiyorlar bende onları… Bu tesadüf değil gayet bilinçli bir seçim. Onlar diyor ki “Özlem bizimle olacak doğumumuzda” bende onu hissediyorum ve inanın işte böyle bir aileyi ve onların çekirdek aileye dönüşümünü fotoğraflamak benim için dünyanın en büyük zevklerinden biri.
En başa dönersek herşey bir düğünü fotoğrafı maili ile başladı. Mailde “duyduğuma göre Can Öge bebeğin doğumunu çekecekmişsiniz” diye yazdığını okuduğumda “yoo o da nerden çıktı ben böyle bir anlaşma yapmadım çekmeyeceğim” dedim içimden sonra da Can doğup fotoğraflarını çekerken o maili hatırlayınca minik bir tebessüm kondu yanağıma:)
Allah hep böyle iyilerle karşılaştırsın hepimizi diyorum ve sizi Can Öge’nin doğum fotoğrafları ile başbaşa bırakıyorum…
Can Öge
3790 gr. 51 cm.
Memorial Şişli hastanesi normal doğum
Doktor: Banu Göker Özdemir
Doğum fotoğrafçısı Özlem Turan
Doğum fotoğrafları Emre Efe Duran
Emre Efe Duran doğum fotoğrafları
Amerikan hastanesi sezeryan
Doktor Bülent Urman
Olabiliyor siz doğum doğal akışında ilerliyor diye düşünürken aslında 1 arpa boyu yol aldığınızı öğreniyorsunuz bazen…
Emre Efe nin doğumunda da öyle oldu özellikle erken gittiğim bir doğumdu, sakin sakin yola çıktım odaya girdiğimde henüz herşey süt limandı Ulya’nın hamileliğinin 35. haftasında olduğunu öğrendiğimde çok şaşırdım tabi normal doğum istediği için bu bir avantajdı da aslında bebek çok da büyümemiş olmalıydı diye düşünürken sohbet muhabbet kasılmalar sancılar derken saatler geçti ama Emre Efe rahatını bozmadı ve doktorumuz Bülent Urman sezeryana dönmenin zamanı geldiğini söyledi … Ulya biraz haya kırıklığına uğradı tabi ama hep önemli olanın sezeryan normal değil sağlıklı mutlu hatırlanan bir doğum olduğuna inanırım ve bu sefer de öyle oldu 🙂
Bu doğumdan aklımda kalanlar:
Her daim poz verebilen güzel ve bakımlı anne Ulya
Erken doğumun telaşıyla alelacele yola çıkan ve doğuma yetişen öğretmen anneanne ( büyük ihtimal annem ile aynı dönem aynı eğitimi almış aynı ekol eski öğretmenlerden her konuşması bana annemi hatırlattı:))
Doğuma girmeye son anda karar veren düşünceli baba Emre
Çok ama çok nazik ve düşünceli arkadaş İdil( böyle arkadaşlıklar herkesin başına diyorum)
Gelin’inini kızı yerine koyduğu çok çok belli olan güzel babaanne
veeeee tabiki babasının kopyası Emre Efe Duran seni karbon kopya diyorum:)
Adriya’nın doğum hikayesi
bir kadın… bir erkek… bir aşk… bir güzel doğum…bir güzel bebek…ve hissettirdikleri…
sadece hissettiklerim var artık yaşadım, fotoğrafladım ve şimdi dışarıdan bir gözle bakabiliyorum.
çok net neler hatırlıyorum:
eşine kol kanat geren, her zaman destek
eşinin hayatını kolaylaştırmayı amaç edinmiş bir koca
fotoğraflar çok şey söylüyor bu konuda fazla söze gerek yok
( bu arada metni tekrar okurken buradaki kocayı eş olarak değiştirsem mi dedim yok hayır eş değil koca bir tanecik kocan vardır ama eş çok genel içi boş ve herşeye herkese söylenebilinecek bir kelime diyorum ben:)
beraberken her yeri her anı güzelleştiren bir eş
aaa fareciği unuttum. doğum da bir de oyuncak faremiz vardı. Hakan ve Zeynep’in gittikleri heryere götürdükleri bir oyuncak fare
Doğal doğumların olmazsa olmazı Asude Ebe
ve sonunda aramıza katılan Adriya:) Adriya ismi çok çok hoşuma gitti ve hikayesi isimden de güzel. Adriya’nın adı Adriyatik Denizinden geliyor. Hakan ve Zeynep Adriyatik denizine kıyısı olan bir ülkede yaşıyorlarmış Zeynep Adriya’ya hamile kaldığında. Böyle hikayesi olan isimlere bayılıyorum.
Her normal doğum böyle olsun böyle hissettirsin.
Her doğum güzel
Her doğum özel
Her doğum anneye ve bebeğe özel
Sezeryan normal farketmez önemli olan doğumun anne ve bebek tarafından güzel hatırlanması.
Normal doğum bebekleri daha aktif daha antenleri açıktır derler Adriya tam da bunu kanıtlarcasına doğduğu andan itibaren iletişim kurdu anne ve babasıyla. O anlar benim için eşi benzeri olmayan anlardı. Seslerini tanıdı ve onlara tepki verdi. Bu mucize değil de nedir.
Çok yaşa sen açıkgöz Adriya:)
SON YORUMLAR